Referans Kurandır
KURANI REFERANS ALINCA: MUTAFFİFİN’DEN OKUYUN VE DÜŞÜNÜN “MUTAFFİFİN:” Rahman Rahim Allah adı ile. 1- Eksik ölçüp tartanların vay haline! 2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. 3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. 4- Onlar tekrar diriltilecekleri ni zannetmiyorlar mı? 5- Büyük bir gün için. 6- Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rabblerinin huzurunda divan duracaklar. 7- Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir. 8- Bildin mi sen, Siccin nedir? 9- Yazılmış bir kitaptır o. 10- Vay haline yalanlayanların o gün! M UTAFFİFİN, "Mutaffif" kelimesinin çoğuludur. Bunun, "alırken dolgun, Verirken eksik ölçenler" demek olduğu, önünde açıklayıcı sıfat olarak gelen iki âyet ile anlatılmıştır. Mutaffif, belli ki "tatfif" kökünden ism-i fâildir. Tatfif de ölçeği eksik ölçmektir. Razî şöyle der: Bunun türetilişi hususunda iki görüş vardır. BİRİNCİSİ, bir şeyin "taffı, kıyısı ve kenarıdır. tatfif, tafâfı eksiltmek, yani eksik ölçü ile vermek veya eksik ölçmektir ki fiilin yapısı olumsuzluk için olur. İKİNCİSİ, pek az bir şeye "tafîf" denilir. Ölçeği eksik ölçene mutaffif denilmesi, ölçekte veya tartıda biraz bir şey çaldığı içindir. Demek ki tatfif, ölçüde veya tartıda biraz bir şey çalmaktır. Bu kelime müteaddî (geçişli) bir mânâ veya bu işi yapan bunu âdet haline getirmiş olması itibariyle çokluk ifade etmek için kullanılmıştır. 2. O kimseler k i kendilerine ölçtükleri vakit insanların aleyhine olarak tam ölçerler, dolgun ölçerler. Burada ifadeden açıkça görünen "insanlardan ölçtüklerinde" denilmesiydi. Buyrulması, kendi çıkarlarına olarak insanların zararına haddi aşmak suretiyle ölçtüklerine işaret içindir. Yani başkalarından satın alma yoluyla veya başka bir sebeple bir şey alıp da alacaklarını kendileri ölçtükleri zaman insanların aleyhine olarak bol ölçerler. Dolgun bir şekilde, yani tamam almak isterler ve hatta basa bas a almak için baskı altına alıcı bir şekilde hareket ederler. 3. İnsanlara ölçtükleri veya tarttıkları vakit ise eksiltirler, eksik ölçek veya tartı ile ölçerler veya ölçüşte tartışta eksik yapar, onlara ziyan ettirirler. İşte Veyl'i(vay haline) hak edişlerinin sebebi, bu şekilde tartma ve ölçmeyi alışkanlık haline getirmiş olmalarıdır. Böylece az bir şeyi çalanlar veyli hak ederse, çok çalanların kaç katlı veyli hak edecekeri düşünülmeli. Razî şöyle der: Bedevinin biri Abdülmelik b. Mervan'a şöyle demişti: "Yüce Allah'ın dediğini işittin". Bedevi bununla şunu kastetmişti: Mutaffif, azıcık bir şey almakla ona büyük bir tehdit yöneltildi. Sen ise çoğu alıyorsun, Müslümanların mallarını ölçüsüz tartısız alıyorsun. O halde, sen kendine ne yapılacağını zannediyorsun?" Kalp ve vicdanlarında insaf ve doğrulukla hak fikir ve imanı beslemeyenler doğru âletle dahi ölçerken hile yapmaktan kaçınmazlar. İ n sanlar başkalarının haklarını da kendi hakları gibi tutarak düzgün bir ölçüyle ölçme duygusunu taşımadıkça hile yapmaktan kurtulmazlar. Düşünme ölçüsü bozuk olan kimseler aynı bir olayı kendileri için düşünürken başka, diğerleri için düşünürken de başka türlü değerlendirirler. Mesela, kendinin azıcık bir şeyi kaybolmasını bir elem saydıkları halde başkasının az bir şeyi kaybolmasına önem vermez veya bundan bir lezzet duyarlar ki bu hal ruh ölçeğinde, fikir ölçüsünde bir hiledir. Asıl bu ruh halidir ki insanı ölçü ve tartıda hileye sevkeder. Bu ruh halini taşıyanlara ne kadar doğru ölçü ve terazi verilse onlar yine fırsat bulup güçleri yettikçe onu kötüye kullanmaktan çekinmezler. Bunların hepsi "mutaffifin" ünvanı altına girer ve "veyl"i hak ederler. 4. Zannetmezler mi onlar?. O hileyi yapanlar? İman etmiyorlarsa bir zan da mı beslemezler? Ki hepsi büyük bir gün için yeniden diriltilecekler. Yani ölçü ve tartıda yapılan böyle bir hilenin sorumluluk ve cezası öyle ağır ve o veyl'in uygulanacağı gün öyle büyük bir gündür ki insanın, onun kesin olan vukuuna i n anıp kesin inanç taşıması şöyle dursun bir zan beslese bile o hileye cüret etmemesi gerekir. 5. Zannetmezler mi onlar?. O hileyi yapanlar? İman etmiyorlarsa bir zan da mı beslemezler? Ki hepsi büyük bir gün için yeniden diriltilecekler. Yani ölçü ve tartıda yapılan böyle bir hilenin sorumluluk ve cezası öyle ağır ve o veyl'in uygulanacağı gün öyle büyük bir gündür ki insanın, onun kesin olan vukuuna inanıp kesin inanç taşıması şöyle dursun bir zan beslese bile o hileye cüret etmemesi gerekir. 6. Yani insanların, âlemlerin Rabb'inin huzurunda duracakları gün. Ki o gün herkes kabirlerinden uyanıp kalkarak Allah'ın huzuruna çıkacak, onun huzurunda yargılanmak için durup haklı haksızdan hakkını alacaktır. 7. Hayır hayır. Bu, ölçü ve tartıda hileden ve öldükten sonra dirilip huzura çıkmaya inanmama gafletinden vaz geçirmek, tevbe ettirmek için bir engellemedir. "Hayır hayır, yapmayın, sakının." demektir. Bunun sebep ve hikmeti anlatılmak için de illet gösterme makamında şöyle bu yruluyor: Çünkü kötülerin yazısı muhakkak ki Siccin'dedir. Yani öyle yaparsanız kötü kişi olursunuz. Kötüler ise Siccin denilen sicilde kayıtlıdır. Onların yazısı, nüfus kayıtları, amel defterleri, o huzura çıkma günü kendilerine verilecek hüküm ve ceza belgesi "Siccin" denilen yerde yazılıdır. Yahut "Siccin'de" diye buyrultuludur.(ELMALI TEFSİRİNDEN

Fuat Çiçekli
Beğen
 
AĞLARBABA
 
İRŞADİBABA
 
Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol