Tevbe Hakkında
FURKAN TOK   

                          TEVBE
Hâris İbnu Süveyd anlatıyor: "Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) bize iki
hadis rivayet etti. Bunlardan biri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'
dendi, diğeri de kendisinden. Dedi ki: "Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki
üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. Dağ düşer mi
diye korkar durur. Fâcir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi
görür" İbnu Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, Şöyle diyerek, burnundan sinek
kovalar gibi yapmıştır.
Sonra dedi ki: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini
duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir
adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve
içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir
ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı
başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz,
yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar
uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatar,  bir ara uyanır. Bir de ne görsün!
Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte
Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla
birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır. "
Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde var: "(Sonra adam sevincinin şiddetinden
şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim."
Buharî, Da'avât 4; Müslim 3, (2744); Tirmizî, Kıyâmet 50, (2499, 2500).
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir
adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir râhib
tarifedildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir
tevbe imkânının olup olmadığını sordu. Râhib: "H y ayır yoktur!" dedi. Herif onu
da öldürüp cinayetini üze tamamladı.
Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46, (2766); İbnu Mâce, Diyât 2, (2621).
Yeryüzündekilerde) herhangi bir kimse,

derse hatalarına keffaret olur. Bu hataları deniz köpükleri kadar da olsa." (4)

"Ya Ali, sana bir duâ öğreteyim mi ki zerreler adedince günâhın olsa sen de
beraber olmak üzere mağfiret olunur. Şöyle söyle: (6)

"İstiğfâr, mü'minin sahife-i a'mâlinde nûr gibi parlar." (7)

"Günâhdan tevbe eden kimse günâh işlememiş gibi olur.

"Bir kimse kalbi ve kalıbı ile istiğfâra devam ederse Cenâb-ı Hakk o kimsenin
gamlarını ferâha ve sıkıntılarını genişliğe tebdîl ederek hiç ummadığı bir
taraftan onu rızıklandırır. (8)

"Tevbe ve istiğfâr ile büyük günâhlar afv olunduğu gibi mükerreren irtikâb
edilen küçük günâhlar da, büyük günâhlar arasına dâhil olur." (9)
"Kalbinde nedâmet olmadığı halde yalnız lisânen edilen istiğfar, yalancılar
tevbesidir." (10)

"Cenâb-ı Hakk'a tevbe ediniz. Muhakkak ki ben günde yüz defa Cenâb-ı Allah'a
tevbe ederim. (11)

"Ne mutlu o kimseye ki defter-i a'mâlinde çokça istiğfar bulur."

"Ey insanlar! Ölmeden evvel Allah'a tevbe ediniz." (12)
Hata yapmak anlaşılabilir bir şeydir; asıl anlaşılamaz olan "hatayı
savunmak"tır. İşte bu nedenle hata yapan affedilebilir; fakat hatayı savunan
asla.
Adem de hata yaptı, Şeytan da; fakat Adem tevbe etti, Şeytan hatasını savundu.
Adem'i "adam" eden hatasını kabullenmekti, Şeytan'ı "şeytan" eden de hatasını
savunmak.
Ölüler hata yapmazlar; elbette iş yapan hata da yapacaktır. Hatta "çok iş yapan
çok hata yapar
TEVBELERİN KABUL OLDUĞU YER
Bir kimse büyük bir günah işler. Yaptığı işten son derece pişmanlık duyup,
günâhının affı için, mağfiret talep edeceği bir yer arar. Ancak, Hacc edip,
Arafat dağında, Cenâb-ı Hakk’a ellerini kaldırmaktan başka, yol bulamaz. Sonunda
Hacca gitmeye karar verir ve kölesiyle beraber, mübârek beldelerin yolunu
tutarlar.
Hac menâsikini sırasıyla yapıp, sıra Arafat’ta vakfe yapmaya gelir. Artık fırsat
zamanıdır. Ellerini Erhamü’r-râhimîn olan Cenâb-ı Hakk’a kaldırıp, içten ve
samîmî yakarışlarla affını talep eder. Cenâb-ı Hak’tan affedildiğine dâir bir
işâret beklemektedir. Gözleri hep o işâreti arar.
Vakfeyi îfâ ettikten sonra Müzdelife’ye geldiklerinde, kıymetli eşyalarından
birini, Arafat’ta unuttuğunu hatırlar. Hemen kölesini Arafat’a gönderir.
Köle vakfe yaptığı mahalde o kayıp eşyâyı bulup, Müzdelife’ye geri dönecekken,
bir cemaat görür. Ellerine aldıkları süpürgeler ile Arafat sahrasını süpürürler.
Merakla onlara yaklaşarak sorar:
— “Bu boş meydanı niçin süpürüyorsunuz, hem ortada görünen bir kirlilik de yok!”
İçlerinden biri:
— “Bu gün Arafat’ta vakfe yapanlar, bütün günâhlarını burada bıraktılar. Onları
süpürüyoruz” der. Köle tekrar:
— “Yâni, Arafat’ta duâ edenlerin tamâmı, affolundu mu, diyorsunuz?” Cemâatten
biri:
— “Evet, tamâmı affolundu. Hattâ zinâ edenler dahi bağışlandılar” diye cevap
verir.
Köle Müzdelife’ye vardığında getirdiği eşyâyı teslim edip, olup bitenleri
Efendisine anlatır. Ne zaman ki köle: “Hattâ zinâ edenler dahi affolunmuş”
deyince, efendisinin göz yaşlarına hakim olamadığını görür. İşlediği günahtan
haberi olmadığı için, sevinmesi gereken bu habere, efendisinin ağlamasına bir
mânâ veremez.
Dökülen yaşlar, sevinç gözyaşlarıdır. Cenâb-ı Hakk’ın kendisini affetmesi ve
gönderdiği işaretle bunu kendisine haber vermesine teşekküren, adam şöyle der:
“Rabbim beni affetmiş. Ben de seni azat ediyorum.
Rivayet edilmiştir ki: Mısır'da keşif ve keramet (istidraç) ile meşhur olmuş bir
rahip vardı. Müslüman bir alim: “Gidip bu rahibi öldüreyim.” diye düşünerek o
rahibin bulunduğu evin kapısına varır. Rahip içeriden: "Ey Müslümanların alimi!
Elinde ki bıçağı at." der. Bunun üzerine alim, bıçağı bırakıp içeri girer: "Bu
keşif keramet sana nereden geldi ?" der. Rahip: "Nefsime muhalefet etmekten !"
  "Peki niçin Müslüman olmuyorsun?"
   "Olur." dedi şehadet getirerek Müslüman oldu. Alim dedi ki: "Seni Müslüman
olmaya sevk eden nedir?" Rahip şöyle cevap verdi: "İslamdan söz edince nefsim
istemedi. Bende ona muhalefet ettim..."
Beğen
 
AĞLARBABA
 
İRŞADİBABA
 
Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol